Toprağa yayılmış her çiçeğin rengarenk resmini çizelim evrendeki tüm boşluklara...
İnsanoğlu diğer tüm canlılar gibi bir yolcu…
Bu yolculuğunun sonsuzluğa uzanan dünya hayatı menzilinde ise bazen bir
oyuncu, bazense bir yönetmen… Yaratıcı tarafından kendisine bahşedilen iki
temel özelliği var, yolculuk seyrini belirleyen...
Bunlardan aklıma ilk evvelde gelen; iradesini ve yetilerini
kullanabilme hâizliği, bir diğeri ise hayal gücü kapasitesi...
Hayat sahnesinin rasyonel sandığımız gerçeklikler içinde değişkenlik
gösteren bu rollerde, özellikle hayal gücü önemli bir derinliğe sahip…
Bu anlamda yaşadığım gerçeklerden bunaldığım ve yorulduğum anlarda, hemen
hayal dünyamın bilinçaltı evrelerinde, kendi derinliklerimde keşfe
çıkarım.
Yine böylesi bir yolculuğumda içinde bulunduğum hüzünlü duygu yoğunluğumdan
çıkışlar ararken hayal dünyamda yaptığım bir gezi geldi aklıma…
Kelimelerle resmini çizdiğim bu yolculuğumda, yüreğime çökse de kasvet, gam
ve keder; gözlerimden sel gibi boşalsa da gözyaşlarım; beni ele verse de yüzüme
sinmiş hüznüm; çıkarmaya kararlıydım içime çökmüş üzüntümü.
Kalmamalısın kan hücrelerimin çeperleri arasında, Üzüntüm!..
Takılıp kaldığın hücrelerimin duvarları arasında gör bak nasıl bir
yolculuğa çıkacağız senle baş başa.
Hadi sen de özgürce “uç-git” artık benle uzaklara…
Önce bir dağın zirvesinden, gün batımında ışığın yerini alan gölgeler seyr
eyleyelim senle. Tadını çıkar bu keyfin sen de.
Güneşin batarken yayılan tüm kızıl tonlarına dokunalım bulutların üstünden.
Ardından ormanların içinde saklanmış küçük göllere konuk olalım.
Bembeyaz kuğuların arasında dolaştığı nilüferlerden zerâfet çalalım.
Bir deniz kıyısında dalgaların birbiri ardı sıra çarpmalarından oluşan
köpüklerle ıslansın ellerimiz ve ayaklarımız.
Martıların suyun üzerindeki çığlıkları ile beraber bir batıp bir çıkışlarına
şahit olalım senle.
Sahil kıyısındaki patika yolda hızlıca koşalım ardımızdakilere takılmadan
yine beraberce.
Hazan mevsiminden kalma kurumuş dallarla söyleşi tutturalım senin üzerine.
Yollara savrulmuş sarı yapraklar da eşlik etsin bu sohbetimize.
Hem de söylenmemiş en güzel sözlerle.
Ve diyelim ki; beraberce her şeyde sevinç ve üzüntü iç içedir böylece.
Ne dersin?
Bir küçük yelkenliyle açılalım pasifiğe, istersen sen de.
Takalım kelimelerimizi yelkenimize, kanat diye.
Süzülelim kanatlarımızla, okyanusun derin sessizliğine…
İçimizde harmanlanmış tüm yoğun duygularımızla dolu sevinçlerimizle,
cennetten kopup yeryüzüne düşen o küçük adacıklara bir buse de biz konduralım.
Güneşin bulutların arasından tebessümle gönderdiği ışınlarıyla dans eden
maviliklerde yunuslara el sallayalım içten gülüşlerimizle.
Uçsuz bucaksız okyanusun sakin sakin esen dalgalarında bırakalım tüm
hüzünleri.
Semâda kımıl kımıl gezinen bulutlardan sükûnet koparalım bir demet…
Toprağa yayılmış her çiçeğin rengarenk resmini çizelim evrendeki tüm
boşluklara...
Adalar etrafındaki küçük atollerin kıyılarından okyanusun koyu maviliğini
seyre dalalım pervasızca, zamanın uçuculuğuna aldırmadan hem de…
Seyr eyleyelim, yunusların bir dalış bir çıkışlarını aşkla.
Kaybolalım, palmiye ağaçlarının gökyüzüne uzanan bakışlarında…
Uçsuz bucaksız maviliğinde sakin sakin salınan dalgalara bırakalım tüm
hüzünleri senle beraberce…
Uzanalım maviliğin koynundan yeşilin tüm tonlarına.
Okyanus’taki bu geziden sonra, kanat çırpalım dünyanın en güzel kara
parçalarına.
Güney Amerika olsun ilk durağımız…
Önce Peru ‘ya kanatlanalım.
Gidelim senle Peru’nun antik çağlardan bugüne uzanan gizemli İnka
medeniyetinin büyüsüne.
Labirentlerinde tozu dumana katalım bir güzel.
Sakın pes etme! Yorulmak yok asla benle.
Güney sınırındaki dünyanın en kurak çölünde, acizliğimizi de tadalım
keyifle ve tam ortasındaki vahada umutlarımızı yeşertelim sevinç içinde.
Şili’ye inelim şimdi de.
Volkanik bir dağın eteklerine gidip seyr edelim tepelerinden püsküren
alevlerin yaydığı lavları. Cehennem sıcağını hissedelim orada…
Ürperip korkunun suskunluğunda kalakalmalıyız bu lavların kenarında…
Ateş nehrinin pervasızca akıp giden lavlarını O’nun büyüklüğü ve muhteşem
gücü titretmeli, sonsuzluğun bu uçsuz kıyısında.
Amazon ormanlarının tüm renk tonlarında huzuru bulalım ve diyelim ki
Hayat’a: “Anlamı bulunca yaşamın her türlü yayılımında “Güzel kal” ve asla
kendini bırakma parmaklıklar ardına…”
Ve sen de içimdeki üzüntüm “uç-git” artık, Amazon ormanlarının balta
girmemiş sığlıklarında…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
teşekkür ederim