13 Mayıs 2017 Cumartesi

Türkiye'de İşçi Olmak

 
 
 
 
 
 
 
 
 




Türkiye'de işçi olmak
21/11/2014
Türkiye'de her gün yaşanan iş kazalarının gölgesinde "rızkını karanlık bir gece de ay misali parlayan yıldızlar gibi can pahasına da olsa kazanmanın diğer adıdır "Maden ve İnşaat işçisi olmak"...
İş güvenliği nedir,  nasıl sağlanır ve kazaların önüne proaktif yöntemlerle geçebilmenin ivedi şartları nelerdir  soru  başlıkları  altında yazımı yazarken öncelikli  olarak  konunun insani boyutunun önemi ve ağırlığının anlaşılması için şu satırların  kalbimizden geçmesini istiyorum...
Göçük altında kalan bir madencinin son anlarında yazdığı bir not..
IŞIĞIM SÖNDÜ 
Karıcığım hoşçakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşçakalın,Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşçakalın..
Üstüme değil içime çöken ocağın sessizliğinde
Tek tek seslerinizi duyuyorum, yüzlerinizi görüyorum,
Işığım azalıyor, soluğum azalıyor, biliyorum,
Yavaş yavaş dünyanın kara kalbine gömülüyorum.
Işığım söndü, işte gidiyorum..,
Ah, en çok da şimdi, bir bilseniz
Nasıl da bulutları, ağaçları, gökyüzünü özlüyorum.
Işığım söndü..
hoşçakalın, arkadaşlarım çoktan gitti,
Artık ben de gidiyorum...
Şerif ENGİNBAY Şiiri 2010 yılı
Bir diğeri de Mecidiyeköy'deki   asansör faciasında ölen işçilerden birinin günlüğünden... 
"Yaşımı sorma bana, ben hiç yaşamadım ki"...
Asit  yağmurlarının  eritici damlaları altında kalmak gibi  geliyor değil mi bu satırlardan  haykıran  ve sinelerimizi  delip geçen bu  feryatlar...
Oysa  kirlenmiş  kapkara vicdanların,  sırf daha fazla kazanma hırsı uğruna,   bu denli kahır yükünü,  geride yaşanmamış hayatlar ve acılar  üstüne  bıraktırarak  bedel  ödetmeye ne hakkı var...
Hak  demişken  aklıma geliyor  işte...
Sahi   bu hak   mücadelesi  var oluştan  beri süregelen bir gerçekti    öyle değil mi??
Diğer  bir   gerçeklik de  bir  şekilde  sermayeyi   ele   geçirip     gücüne  tanrılık   payesi   veren  egemenlerin   kurdukları    kölelik   düzenlerinin    değişen  isimlerle  günümüze  kadar   hala    devam ettiğidir..
İş kazalarının     en   temel      sebebine     "ADALET"   yoksunluğunda   karşımıza çıkan   "haksız   ve  doyumsuz  kazancın"  hırsına   çevirmek istiyorum merceğimi biraz da...
Nedir   bu   haksız   kazanç???
Genel  anlamda  üreticinin  emeği üzerinden kazanılan   değerin   hakkaniyet ölçüsünce paylaşılmamasından   kaynaklanan   bir durumdur.
"HAK"   ve  "Batıl" mücadelesine  ait  söylenecek   çok   söz    var  ama şimdilik  konu başlığımıza   gelelim..
Dünya Çalışma Örgütü'nün ölümlü iş kazaları   istatistiklerine göre Türkiye  Avrupa'da ilk sırada, dünyada ise üçüncü  ne yazık ki...
Peki  nedir  İş Kazası,  sebepleri   nelerdir?
Uluslar Arası Çalışma Örgütü ILO ya  göre  İş kazası " Belirli bir zarara ya da yaralanmaya   neden   olan   beklenmeyen   ve   önceden planlanmamış bir olaydır" şeklinde tarif edilmiş.  Dolayısıyla  İş Kazalarını; toplumsal bir oluşum içinde* Önceden planlanmayan,* Önceden bilinmeyen,*Kontrol dışına çıkan,* Çevresine zarar verebilecek olaylardır  şeklinde algılanması mümkün. 
İş  güvenliği   açısından  kazaların  sebeplerine  baktığımızda    iş kazalarını  oluşturan  2 faktör  karşımıza çıkıyor.
•    GÜVENSİZ DAVRANIŞLAR  (çalışana ait  olan kusur ve ihmallerin sebeb olduğu  haller.)
•    GÜVENSİZ DURUMLAR (Üretim  ve çalışma alanlarına   ait kusurlar. )
GÜVENSİZ DAVRANIŞLAR- İşi Bilinçsiz Yapmak-Dalgınlık ve Dikkatsizlik- Makina Koruyucularını Çıkarmak- Tehlikeli Hızla Çalışmak- Görevi Dışında İş Yapmak- İş Disipline Uymamak- İşe Uygun Makina Kullanmamak- Yetkisiz ve İzinsiz Olarak Tehlikeli Bölgede Bulunmak- Kişisel Koruyucuları Kullanmamak- Tehlikeli Hızda Araç Kullanmak 
GÜVENSİZ DURUMLAR  - Güvensiz Çalışma Yöntemi- Güvensiz ve Sağlıksız Çevre Koşulları- Topraklanmamış Elektrik Makinaları- İşe Uygun Olmayan El Aletleri- Kontrol ve Testleri Yapılmamış- Basınçlı Kaplar- Tehlikeli Yükseklikte İstifleme- Kapatılmamış Boşluklar- İşyeri Düzensizliği- Koruyucusuz Makina, Tezgahlar  - Parlayıcı Patlayıcı Maddelerşeklinde  özetleyebiliriz.  
Tablonun bir üst satırında  verdiğimiz  İş kazası  tanımından hareketle   diyebiliriz ki,   son yaşanan  Soma ve Ermenek'teki  işçi   ölümleriyle   sonuçlanan olaylara kaza demek mümkün   olmasa  gerek.   Zira    ne yazık ki    ihmaller    ve   alınmayan  önlemler   sonucu   facia  açık açık geliyorum demiş.
Görünen o ki,   haksız    kazanma    hırsının    ve    doymazlığının    sebeb olduğu bu ölümcül kazalar    için  radikal   önlemler    alınmazsa    maalesef    benzer   hadiseler daha çok  yaşanacak gibi görünüyor.
Haksız kazanç demişken,   isterseniz    bu   durumu    oluşturan  ve   tetikleyen etkenlere bakalım  şimdi de.. 
•    Asgari ücret  ve    Taşeron   uygulaması  Soma' da  ve  Ermenek'te   yaşanan   İş Kazalarını  değerlendirmek    açısından   taşeron uygulamasından  kaynaklanan haksızlıklar  kazaların oluşumu  için en büyük etken.
Giriş   cümlemde     belirtmiştim  emeğin,   yeteneğin,  insan gücünün haksız bir şekilde    kazançlara   dönüştürülmesini   vahşi   kaptalizmin  tapınaklarında   her yerde  görebilirsiniz.  İnsanlar  asgari ücretle   çalıştırılarak  hayatlarının neredeyse  tüm   alanları  işgal ediliyor.  Emek sömürülüyor.  Hakkı verilmiyor.   İşçisinden,   Mühendisine   ve hatta  İş Güvenliği  Uzmanına  kadar  hangi   konumda   olursa   olsun,  çalışan  için   emeği  karşılığında  verilen   ücretin   insan  onuruna  yaraşır  bir tarafı yok.   Öyle ki   bu rakamlar  yaşam şartlarını   (barınma,   sabit giderleri karşılama  ve  beslenme)     minimum düzeyde    bile     karşılamaya   yetmiyor.  Asgari  ücret çalışanı  açlık sınırının altında tutuyor. Emeğin    hakkı   emekçinin    üretime   katkısı üzerinden   değil,   sermaye  sahiplerinin    daha fazla kazanma hırsı    üzerinden   değerlendiriliyor . 
Peki   Asgari ücret  ne demek;    "geçinmenin minimum  seviyesi " demek.Önemli  olan bir diğer hususta  taşeron  uygulamasının olduğu   kurumlarda   bir yerde aynı işi yapan iki   kişi   var  ama biri neredeyse diğerinin  2 misli ücretle çalışıyor. Bunun anlamı  siz    çalışanlar arasında  fitne  ve fesadı, ayrımcılığı    devlet politikası olarak körüklüyorsunuz  demek.
İş kazalarının  oluşmasına  sebep  önemli faktörlerden biriside  çalışma   alanlarında ki denetimsizlik.
Sonuç olarak   diyeceğim o ki;   siz aldığınız yeni ve radikal kararları çürümüş ve kokuşmuş bir  sistem içine dahil ederseniz   o   kararlar    her    ne   kadar   devrim niteliği taşısa  bile kanalizasyona dönmüş bu yapı   içinde ne yazık ki uygulamaya  geçirmeden eritilir ve pisliğe dönüşüp hayatı tıkamaya devam eder.. 
Birilerinin   daha    fazla   kazanma  hırsı   uğruna  çalışanın  hakkına girip    Allah'ın haram kıldığını  ve şiddetle yasakladığını  yapmak    Kuran'da   sık sık  vurgulanan  "yeryüzünde ifsad  çıkarmakla" eşdeğer değil de nedir peki...   Zira  Kuran'a baktığımızda   görüyoruz ki  Şuayb    peygamberin  uyarıcı  olarak    gönderildiği   Medyen  halkının   helak edilmesinin   sebebi  onların     ölçü ve    tartıda    hak   ve    adaleti   saptırmış olması    değil miydi??"Medyen ahalisine de içlerinden biri olan Şuayb'ı gönderdik". Ey benim  halkım!   yalnız Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. İşte   size Rabbinizden açık delil geldi.   Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın,   insanların haklarını  eksiltmeyin,    halka   haksızlık   etmeyin,   ülkede   düzen sağlanmışken fesat çıkarıp huzuru bozmayın.   Böyle yapmanız sizin   için daha iyidir. Tabiî eğer inanırsanız"Araf: 7/85) "Vay haline eksik ölçüp tartanların! Onlar ki satın alırken haklarını tam   olarak alırlar. Fakat kendileri başkalarına satar, ölçüp tartarken eksik   yapar, hîle karıştırırlar."(Mutaffifin: 83/1-3)Son yaşanan  kazalarla da  görüyoruz ki   geçmişte     Medyen   toplumunun    helakine sebeb olan tüm olgular  ne yazık ki günümüzde de aynen   devam ediyor. 
Peki    bu neden görülmüyor...Kuran'da  verilen tüm mesaj ve uyarıların    karşılığı   neden  pratik hayatlarımızda  yok.   Oysa   emekçinin  hakkına göz dikmek  haram. Bakın  ne diyor bir  başka  ayette;  "Rızık konusunda kiminize kiminizden fazla veren Allah'tır. Hal böyleyken  kendilerine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını eşit hale gelsinler diye ellerinin altında bulunan kimselerle paylaşmıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) bile bile Allah'ın nimetini mi inkâr ediyorlar?" (16 Nahl 71Televizyonda,  basında    açıklama    yapan    patronlara  bakıyorsun  hepsi  kanunlara  uygun   iş yaptıklarını   söylüyor   ve  sütten çıkmış   ak kaşık   gibi   kendilerini  aklamaya çalışıyorlar...Eee  peki  buradan   ne çıkıyor?Demek ki kanunlar  birilerinin menfaatlerine uygun hale getiriliyor  ne yazık ki...  Oysa   bakın bir hadiste de  ne diyor  Peygamber Efendimiz:  "O, Allah' ın elinizin altında kıldığı kardeşinizdir. Onlara yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz. Onlara yapabilecekleri işleri yükleyiniz" (Buhari, İman 22; Müslim,Peki  patronun hayat standardı  ile  işçisi arasındaki bu kopukluk,  uçurum  niye???Oysa   Rabbimiz   servetin belli ellerde haksız kazançla  toplanmaması  için   vahiyle  indirdiği  ve peygamberleri aracılığı ile bizlere  ilettiği kitaplarında  bir yığın toplumsal kurallar  (zekât, mîras, vergi,  nafaka, komşu hakkı, kul hakkı, çalışan hakkı, emeğin hakkı   vs  gibi)   koymamış mıydı?Ve  koyduğu   bu kurallar    insanlığın    başına belâ olan   sınıf   çatışmasının,  sosyal  gerginliklerin, anarşi    ve   terörün    önüne   geçmiyorsa  Allah aşkına  din  kavramının    hayatın izdüşümlerinde  yeri neydi  peki.???Peki  "Din" yaratıcıya kulluk şuuru altında vicdan uyandıran kurallar bütünü değil miydi????
O   halde dönelim ve soralım  kendimize;   kalplerimizde  bu  vicdan   uyanmıyor    ve    adaleti    akla, beyne yerleşemiyorsa geçiniz lütfen   o halde...Bu yüzden olsa gerek   ne yazık ki   bugün   vahyin    muhatapları    olan    bizler hayatın   tüm   izdüşümlerinde    Allah'ın    sözlerinin    hakiki    anlamda   tesirinde kalamıyoruz...Ve ayetlerin bu şekilde sıradan metinler haline indirgenmesiyle ne toplumsal    ne de    insan    ilişkilerimizde    İslam'ın    merkeze koyduğu adalet, merhamet,    sevgi,    diğergamlık,   ihlas    vs vs    değerler hep uzak kalıyor bizden..
Sonuç...
Birlik ve beraberlik çatısında kardeşlik ve insanlığa dair her şeyden mahrumiyetle işte yaşananlar ortada...Zira  ayetlerde de sürekli  bu konu   tekrar  edilip  tüm uyarılar yapılmakta."Herkese   işlediklerinin karşılığı ödenir, kendilerine haksızlık yapılmaz."  (Ahkâf: 46/19)  
4857  sayılı  İş   Kanununa  bakarsak   bir işçinin  iş görmekten kaçınma hakkı diye bir şey var  ve     aynı   İş Kanunu'nun 'işçilerin hakları' başlıklı 83' üncü maddesine göre;-İşyerinde İş sağlığı ve Güvenliği açısından işçinin sağlığını bozacak veya vücut bütünlüğünü tehlikeye sokacak yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalan işçi, iş sağlığı ve güvenliği kuruluna başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir.Kurul aynı gün acilen toplanarak kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar işçiye yazılı olarak bildirilir.  Bu süre zarfında işçi çalışmama hakkını kullanabilir.Güncel örnek olarak Soma'da  ve  Ermenek'teki kazalarda  kontrollerin  yetersizliğinden tutun,  herhangi bir kaza anında işçinin  can güvenliğini sağlayacak  gerekli    kişisel koruma donanımına (KKD) kadar  çoğu  güvenlik  önleminin yetersiz  olduğu ayrıca Ermenek'teki maden de çalışan ve kazada ölen işçilere maaşlarının  3 aydır verilmediği   ortaya  çıkmıştı.
Son olarak söyleyeceğim;  madenler, inşaatlar   v.b işletmelerde ihmaller yüzünden ölenlerin hayatları cennete çıkıyor orası kesin amma onların ölümlerine sebebiyet veren ihmal ve kusur sahiplerinin sonu nereye çıkıyor ACABA????
Bu kazalardan, ihmallerden   sorumlu  kişilerin hak ettikleri cezayı almaları    ve   iş  kanunlarında   yer alan çalışan haklarının korunmasına  dair  maddelerin  hayata uygulanabilirliğinin  önünü açılması, ayrıca  tüm   çalışan haklarınının güçlü bir şekilde korunduğu örgütlenme yapıların olması  lazım..bu kesin..yoksa   veballer  asla hak katında ödenmeyecek kadar çok büyük..
Selametle kalın..


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

teşekkür ederim