Türkiye'de işçi olmak
21/11/2014
Türkiye'de her gün yaşanan iş kazalarının gölgesinde "rızkını karanlık bir gece de ay misali parlayan yıldızlar gibi can pahasına da olsa kazanmanın diğer adıdır "Maden ve İnşaat işçisi olmak"...
İş güvenliği nedir, nasıl sağlanır ve kazaların önüne proaktif yöntemlerle geçebilmenin ivedi şartları nelerdir soru başlıkları altında yazımı yazarken öncelikli olarak konunun insani boyutunun önemi ve ağırlığının anlaşılması için şu satırların kalbimizden geçmesini istiyorum...
Göçük altında kalan bir madencinin son anlarında yazdığı bir not..
IŞIĞIM SÖNDÜ
Karıcığım hoşçakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşçakalın,Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşçakalın..
Üstüme değil içime çöken ocağın sessizliğinde
Tek tek seslerinizi duyuyorum, yüzlerinizi görüyorum,
Işığım azalıyor, soluğum azalıyor, biliyorum,
Yavaş yavaş dünyanın kara kalbine gömülüyorum.
Işığım söndü, işte gidiyorum..,
Ah, en çok da şimdi, bir bilseniz
Nasıl da bulutları, ağaçları, gökyüzünü özlüyorum.
Işığım söndü..
hoşçakalın, arkadaşlarım çoktan gitti,
Artık ben de gidiyorum...
Şerif ENGİNBAY Şiiri 2010 yılı
Bir diğeri de Mecidiyeköy'deki asansör faciasında ölen işçilerden birinin günlüğünden...
"Yaşımı sorma bana, ben hiç yaşamadım ki"...
Asit yağmurlarının eritici damlaları altında kalmak gibi geliyor değil mi bu satırlardan haykıran ve sinelerimizi delip geçen bu feryatlar...
Oysa kirlenmiş kapkara vicdanların, sırf daha fazla kazanma hırsı uğruna, bu denli kahır yükünü, geride yaşanmamış hayatlar ve acılar üstüne bıraktırarak bedel ödetmeye ne hakkı var...
Hak demişken aklıma geliyor işte...
Sahi bu hak mücadelesi var oluştan beri süregelen bir gerçekti öyle değil mi??
Diğer bir gerçeklik de bir şekilde sermayeyi ele geçirip gücüne tanrılık payesi veren egemenlerin kurdukları kölelik düzenlerinin değişen isimlerle günümüze kadar hala devam ettiğidir..
İş kazalarının en temel sebebine "ADALET" yoksunluğunda karşımıza çıkan "haksız ve doyumsuz kazancın" hırsına çevirmek istiyorum merceğimi biraz da...
Nedir bu haksız kazanç???
Genel anlamda üreticinin emeği üzerinden kazanılan değerin hakkaniyet ölçüsünce paylaşılmamasından kaynaklanan bir durumdur.
"HAK" ve "Batıl" mücadelesine ait söylenecek çok söz var ama şimdilik konu başlığımıza gelelim..
Dünya Çalışma Örgütü'nün ölümlü iş kazaları istatistiklerine göre Türkiye Avrupa'da ilk sırada, dünyada ise üçüncü ne yazık ki...
Peki nedir İş Kazası, sebepleri nelerdir?
Uluslar Arası Çalışma Örgütü ILO ya göre İş kazası " Belirli bir zarara ya da yaralanmaya neden olan beklenmeyen ve önceden planlanmamış bir olaydır" şeklinde tarif edilmiş. Dolayısıyla İş Kazalarını; toplumsal bir oluşum içinde* Önceden planlanmayan,* Önceden bilinmeyen,*Kontrol dışına çıkan,* Çevresine zarar verebilecek olaylardır şeklinde algılanması mümkün.
İş güvenliği açısından kazaların sebeplerine baktığımızda iş kazalarını oluşturan 2 faktör karşımıza çıkıyor.
• GÜVENSİZ DAVRANIŞLAR (çalışana ait olan kusur ve ihmallerin sebeb olduğu haller.)
• GÜVENSİZ DURUMLAR (Üretim ve çalışma alanlarına ait kusurlar. )
GÜVENSİZ DAVRANIŞLAR- İşi Bilinçsiz Yapmak-Dalgınlık ve Dikkatsizlik- Makina Koruyucularını Çıkarmak- Tehlikeli Hızla Çalışmak- Görevi Dışında İş Yapmak- İş Disipline Uymamak- İşe Uygun Makina Kullanmamak- Yetkisiz ve İzinsiz Olarak Tehlikeli Bölgede Bulunmak- Kişisel Koruyucuları Kullanmamak- Tehlikeli Hızda Araç Kullanmak
GÜVENSİZ DURUMLAR - Güvensiz Çalışma Yöntemi- Güvensiz ve Sağlıksız Çevre Koşulları- Topraklanmamış Elektrik Makinaları- İşe Uygun Olmayan El Aletleri- Kontrol ve Testleri Yapılmamış- Basınçlı Kaplar- Tehlikeli Yükseklikte İstifleme- Kapatılmamış Boşluklar- İşyeri Düzensizliği- Koruyucusuz Makina, Tezgahlar - Parlayıcı Patlayıcı Maddelerşeklinde özetleyebiliriz.
Tablonun bir üst satırında verdiğimiz İş kazası tanımından hareketle diyebiliriz ki, son yaşanan Soma ve Ermenek'teki işçi ölümleriyle sonuçlanan olaylara kaza demek mümkün olmasa gerek. Zira ne yazık ki ihmaller ve alınmayan önlemler sonucu facia açık açık geliyorum demiş.
Görünen o ki, haksız kazanma hırsının ve doymazlığının sebeb olduğu bu ölümcül kazalar için radikal önlemler alınmazsa maalesef benzer hadiseler daha çok yaşanacak gibi görünüyor.
Haksız kazanç demişken, isterseniz bu durumu oluşturan ve tetikleyen etkenlere bakalım şimdi de..
• Asgari ücret ve Taşeron uygulaması Soma' da ve Ermenek'te yaşanan İş Kazalarını değerlendirmek açısından taşeron uygulamasından kaynaklanan haksızlıklar kazaların oluşumu için en büyük etken.
Giriş cümlemde belirtmiştim emeğin, yeteneğin, insan gücünün haksız bir şekilde kazançlara dönüştürülmesini vahşi kaptalizmin tapınaklarında her yerde görebilirsiniz. İnsanlar asgari ücretle çalıştırılarak hayatlarının neredeyse tüm alanları işgal ediliyor. Emek sömürülüyor. Hakkı verilmiyor. İşçisinden, Mühendisine ve hatta İş Güvenliği Uzmanına kadar hangi konumda olursa olsun, çalışan için emeği karşılığında verilen ücretin insan onuruna yaraşır bir tarafı yok. Öyle ki bu rakamlar yaşam şartlarını (barınma, sabit giderleri karşılama ve beslenme) minimum düzeyde bile karşılamaya yetmiyor. Asgari ücret çalışanı açlık sınırının altında tutuyor. Emeğin hakkı emekçinin üretime katkısı üzerinden değil, sermaye sahiplerinin daha fazla kazanma hırsı üzerinden değerlendiriliyor .
Peki Asgari ücret ne demek; "geçinmenin minimum seviyesi " demek.Önemli olan bir diğer hususta taşeron uygulamasının olduğu kurumlarda bir yerde aynı işi yapan iki kişi var ama biri neredeyse diğerinin 2 misli ücretle çalışıyor. Bunun anlamı siz çalışanlar arasında fitne ve fesadı, ayrımcılığı devlet politikası olarak körüklüyorsunuz demek.
İş kazalarının oluşmasına sebep önemli faktörlerden biriside çalışma alanlarında ki denetimsizlik.
Sonuç olarak diyeceğim o ki; siz aldığınız yeni ve radikal kararları çürümüş ve kokuşmuş bir sistem içine dahil ederseniz o kararlar her ne kadar devrim niteliği taşısa bile kanalizasyona dönmüş bu yapı içinde ne yazık ki uygulamaya geçirmeden eritilir ve pisliğe dönüşüp hayatı tıkamaya devam eder..
Birilerinin daha fazla kazanma hırsı uğruna çalışanın hakkına girip Allah'ın haram kıldığını ve şiddetle yasakladığını yapmak Kuran'da sık sık vurgulanan "yeryüzünde ifsad çıkarmakla" eşdeğer değil de nedir peki... Zira Kuran'a baktığımızda görüyoruz ki Şuayb peygamberin uyarıcı olarak gönderildiği Medyen halkının helak edilmesinin sebebi onların ölçü ve tartıda hak ve adaleti saptırmış olması değil miydi??"Medyen ahalisine de içlerinden biri olan Şuayb'ı gönderdik". Ey benim halkım! yalnız Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık delil geldi. Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların haklarını eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin, ülkede düzen sağlanmışken fesat çıkarıp huzuru bozmayın. Böyle yapmanız sizin için daha iyidir. Tabiî eğer inanırsanız"Araf: 7/85) "Vay haline eksik ölçüp tartanların! Onlar ki satın alırken haklarını tam olarak alırlar. Fakat kendileri başkalarına satar, ölçüp tartarken eksik yapar, hîle karıştırırlar."(Mutaffifin: 83/1-3)Son yaşanan kazalarla da görüyoruz ki geçmişte Medyen toplumunun helakine sebeb olan tüm olgular ne yazık ki günümüzde de aynen devam ediyor.
Peki bu neden görülmüyor...Kuran'da verilen tüm mesaj ve uyarıların karşılığı neden pratik hayatlarımızda yok. Oysa emekçinin hakkına göz dikmek haram. Bakın ne diyor bir başka ayette; "Rızık konusunda kiminize kiminizden fazla veren Allah'tır. Hal böyleyken kendilerine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını eşit hale gelsinler diye ellerinin altında bulunan kimselerle paylaşmıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) bile bile Allah'ın nimetini mi inkâr ediyorlar?" (16 Nahl 71Televizyonda, basında açıklama yapan patronlara bakıyorsun hepsi kanunlara uygun iş yaptıklarını söylüyor ve sütten çıkmış ak kaşık gibi kendilerini aklamaya çalışıyorlar...Eee peki buradan ne çıkıyor?Demek ki kanunlar birilerinin menfaatlerine uygun hale getiriliyor ne yazık ki... Oysa bakın bir hadiste de ne diyor Peygamber Efendimiz: "O, Allah' ın elinizin altında kıldığı kardeşinizdir. Onlara yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz. Onlara yapabilecekleri işleri yükleyiniz" (Buhari, İman 22; Müslim,Peki patronun hayat standardı ile işçisi arasındaki bu kopukluk, uçurum niye???Oysa Rabbimiz servetin belli ellerde haksız kazançla toplanmaması için vahiyle indirdiği ve peygamberleri aracılığı ile bizlere ilettiği kitaplarında bir yığın toplumsal kurallar (zekât, mîras, vergi, nafaka, komşu hakkı, kul hakkı, çalışan hakkı, emeğin hakkı vs gibi) koymamış mıydı?Ve koyduğu bu kurallar insanlığın başına belâ olan sınıf çatışmasının, sosyal gerginliklerin, anarşi ve terörün önüne geçmiyorsa Allah aşkına din kavramının hayatın izdüşümlerinde yeri neydi peki.???Peki "Din" yaratıcıya kulluk şuuru altında vicdan uyandıran kurallar bütünü değil miydi????
O halde dönelim ve soralım kendimize; kalplerimizde bu vicdan uyanmıyor ve adaleti akla, beyne yerleşemiyorsa geçiniz lütfen o halde...Bu yüzden olsa gerek ne yazık ki bugün vahyin muhatapları olan bizler hayatın tüm izdüşümlerinde Allah'ın sözlerinin hakiki anlamda tesirinde kalamıyoruz...Ve ayetlerin bu şekilde sıradan metinler haline indirgenmesiyle ne toplumsal ne de insan ilişkilerimizde İslam'ın merkeze koyduğu adalet, merhamet, sevgi, diğergamlık, ihlas vs vs değerler hep uzak kalıyor bizden..
Sonuç...
Birlik ve beraberlik çatısında kardeşlik ve insanlığa dair her şeyden mahrumiyetle işte yaşananlar ortada...Zira ayetlerde de sürekli bu konu tekrar edilip tüm uyarılar yapılmakta."Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir, kendilerine haksızlık yapılmaz." (Ahkâf: 46/19)
4857 sayılı İş Kanununa bakarsak bir işçinin iş görmekten kaçınma hakkı diye bir şey var ve aynı İş Kanunu'nun 'işçilerin hakları' başlıklı 83' üncü maddesine göre;-İşyerinde İş sağlığı ve Güvenliği açısından işçinin sağlığını bozacak veya vücut bütünlüğünü tehlikeye sokacak yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalan işçi, iş sağlığı ve güvenliği kuruluna başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir.Kurul aynı gün acilen toplanarak kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar işçiye yazılı olarak bildirilir. Bu süre zarfında işçi çalışmama hakkını kullanabilir.Güncel örnek olarak Soma'da ve Ermenek'teki kazalarda kontrollerin yetersizliğinden tutun, herhangi bir kaza anında işçinin can güvenliğini sağlayacak gerekli kişisel koruma donanımına (KKD) kadar çoğu güvenlik önleminin yetersiz olduğu ayrıca Ermenek'teki maden de çalışan ve kazada ölen işçilere maaşlarının 3 aydır verilmediği ortaya çıkmıştı.
Son olarak söyleyeceğim; madenler, inşaatlar v.b işletmelerde ihmaller yüzünden ölenlerin hayatları cennete çıkıyor orası kesin amma onların ölümlerine sebebiyet veren ihmal ve kusur sahiplerinin sonu nereye çıkıyor ACABA????
Bu kazalardan, ihmallerden sorumlu kişilerin hak ettikleri cezayı almaları ve iş kanunlarında yer alan çalışan haklarının korunmasına dair maddelerin hayata uygulanabilirliğinin önünü açılması, ayrıca tüm çalışan haklarınının güçlü bir şekilde korunduğu örgütlenme yapıların olması lazım..bu kesin..yoksa veballer asla hak katında ödenmeyecek kadar çok büyük..
Selametle kalın..