Her insanın içinde garip bir yol hikayesi vardır. başı sabır,sonu umut... blog sayfama hoş geldiniz......... hannesu

19 Aralık 2016 Pazartesi

DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ HALİ; ÜZÜNTÜ

ÜZÜNTÜ
İnnemâ eşku ve huzni ilâllah” (Yûsuf,12/86)
“Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah’a açarım.”
 Bir peygamberin ruh dünyasından,  her an yine yeniden yaratmada eşi benzeri olmayan Rabb'iyle kurduğu ne muhteşem bir bağ.
 "Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır.
 Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.
                                                                           "RAD/28
 Hayatın her türlü fırtınalı git gellerinde  mümin kalpleri   sıcacık saran,  sukunet ve huzur limanına demir attıran  ayetlerin varlığında gelen "TESLİMİYET" ve "HUZUR".
Konuyu dağıtmadan  biz  yazının başına dönelim ve Yakub peygamberin  duasında geçen  iki kelimeye çevirelim  düşünce dünyamızı.
"ÜZÜNTÜ" ve "TASA"
Birincisi hal,  ikincisi bu halden doğan sonuç.
Ve bu sonuçtan sebeb  ruhun en masum ve mahsun derinliklerine keşif inkişafı.
Üzüntü ve tasaya sebeb  sıkıntı ve dertlerimizin kendince çıkmazlarında  bize  sadece O'na sığınmayı öğreten duygu ve düşünce durumu...
 Gizemli sır labirentinde zahirde kaybettiğin sanısıyla aslolanı kazanıma götüren tefekküre açılan boyutlar...
Yaşamın ağır yükünün altında maruz kaldığı  sıkıntı ve kederleri yüreğine ağır gelen bizleri  tek sığınağımız olan  Rabbe  davet.
Öyle ya   Yakub Peygamber de  oğlu Yusuf’u kaybettiğinde  bu iki kelimeye derinden gark olmuş ve hatta hislerinin yoğunluğundan   dünyaya açılan  penceresi gözlerini de kaybetmemiş miydi?
Zira duasındaki   acziyet hali de  bunun  en  net göstergesi...
Şimdi de   kendi iç dünyamıza çevirelim bakışlarımızı  ve  yaşadığımız her anla ilgili algılarımızı şöyle bir  kontrol edelim.
Ve aslında  tüm ayarlarımızı  YARATICI'ya çevirdiğimizde   herşeyin  sürekli devinim halinde olduğunu görelim.
 Evet  Kainatta hiçbirşey durağan değil…
Sürekliliği olan  bir hareketlilik sözkonusu.
 Düşündüğümüzde bu dönüşümün aynı yaratılış mucizesiyle hayatlarımızda da olduğunu görebiliyoruz.
Bildiklerimiz ve bilmediklerimiz bizim sanılarımıza rağmen aynı sabitlikte kalmıyor da...
 Gün geliyor olmaz denilen şeyler zamanın devri daiminde umulmadık şekilde olur hale gelebiliyor.
  Yeter ki "O" istesin.
Bazen yes'e kapıldığımız durumlar olsada...
 Oysa ki  bizler;  O'nun herhangi  birşeye "Ol" demesiyle  yani Kuran'i tabirle 'lehü kün feyekün' emrini vukü buldurmasıyla  tasavvurlarımızı aşan her şeye yeter diye  iman etmemiş miydik?
  Tıpkı mikro alemden atomun merkezindeki çekirdeğinin cazibesine kapılan elektronların sürekli devinim,  dönüşüm hallerine girmesi gibi.
  Böylesi bir  bakış açısını  insana ve  hayatın yaşamsal modları içindeki izdüşümlerinden bir hal olan "ÜZÜNTÜ" ye tekrar  çevirdiğimizde;  mutluluk ve sevincin tam zıddı olan "reaksiyon" şeklinde de özetlenebilir elbette.
Yani  "insanda sevdiği, değer verdiği bağlandığı yada sahibi olduğunu  sandığı  bir şeyi  kaybetmesi" şeklinde tezahür eden bir duygu hali bir başka deyişle...
  Kuran'da insana sıkıntı veren bu durumun anlatımını incelediğimizde özellikle peygamber kıssalarında sıkça bu kavramın geçtiğini görmekteyiz.
  Hz. Musa'nın  annesi örneğinde  olduğu gibi dönemin şartları gereği  yavrusunun canı konusunda  yaşadığı tedirginlik ve sonrasında onu  sandığa koyup timsahlarla dolu Nil nehrinin azgın dalgaları gözlerinden uzaklaştırdığındaki ruh hali  üzüntüyü en keskin manada özetler bizlere.
 İlahi kelamın ayetlerinde   hal dilindeki tasviriyle: 
 "Bir annenin  içinde bulunduğu bu duygu yoğunluğunun  ruh halini yansıtır bizlere.
 "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik). (Kasas Suresi, 7)
 Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:)
 "Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır..." (Taha Suresi, 38-39)
  Kuran, insanda hayatın içinde yaşadığı tüm  ruhsal çözülmelerin  altında ezilmemesi ve yaşanılanların onu yönetmesi değil yaşadıklarından hayata dair çözümler üretebilmesi için sıkıntı, elem, kaygı, korku  verici durumlarda biz kulların sıkıntılarımızı giderecek olan yegane gücün Rabbimiz olduğunu sürekli vurgular.  
 Ki Yaratıcı ile kurulan bu bağlarla yine yeniden dirilişlerle doğabilelim hayata diye.
Tıpı Musa'nında  anne şefkatini  Asiye de müjdesiyle...
Rabbimin  her türlü çıkmazlarımızda ebedi hayata bakışlarını  çevirenlerden kılması  dua ve temnnilerimle.

Selametle kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

teşekkür ederim