Ortaokul ve lise öğrencilik yıllarımı geçirdiğim "Üsküdar kız Lisesi" Fıstıkağacı yokuşunda Fethipaşa korusunun üstünde geniş bir alana kurulmuş İstanbul’un en güzel yerlerinde olan bir okuldu...
Ağaçlar içinde geniş bahçesi, kocaman spor salonu, boğaz gören sınıflarının yanısıra, o zamanın şartlarında okul aile birliğinin katkılarıyla piyano, keman, saz vs gibi müzik aletlerinin de olduğu müzik odamız bile vardı okulumuzda.
Evim Üsküdar Bağlarbaşı'nda tarihi Çinili camiinin hemen üstünde , Ermeni kilisesi ve semte ismini veren İlkokulunun tam bir alt sokağındaydı.
Ağaçlar içinde geniş bahçesi, kocaman spor salonu, boğaz gören sınıflarının yanısıra, o zamanın şartlarında okul aile birliğinin katkılarıyla piyano, keman, saz vs gibi müzik aletlerinin de olduğu müzik odamız bile vardı okulumuzda.
Evim Üsküdar Bağlarbaşı'nda tarihi Çinili camiinin hemen üstünde , Ermeni kilisesi ve semte ismini veren İlkokulunun tam bir alt sokağındaydı.
Ben gecenin sabaha döndüğü alacasında her gün ders saatimiz başlamadan tam 1 saat önce çıkardım okul yoluna....
Evden çıktıktan sonra küçük bir yokuşu aşardım önce. Bu yokuşun bitiminde karşıma ilk çıkan ilkokulu okuduğum Bağlarbaşı ilköğretim okulu idi..
Okula henüz başlayan ve annelerinden ayrılmak istemeyen miniklerin ağlama sesleri arasından geçerdim o yoldan.
Henüz ortaokula başladığım o günlerde okul yolu üzeri güzergahımda miniklerin o sahneleriyle karşılaşmak hayatın basamaklarında bazılarından bir basamak daha önde olmanın sorumluluğunda düşündürüyordu beni hayatla ilgili..
Bu düşüncelerle okul yolunu adımlarken izafiyet teoremine teslim olmuş zihnim yıllar içinde yolculuk yaptırırdı bana.
Evden çıktıktan sonra küçük bir yokuşu aşardım önce. Bu yokuşun bitiminde karşıma ilk çıkan ilkokulu okuduğum Bağlarbaşı ilköğretim okulu idi..
Okula henüz başlayan ve annelerinden ayrılmak istemeyen miniklerin ağlama sesleri arasından geçerdim o yoldan.
Henüz ortaokula başladığım o günlerde okul yolu üzeri güzergahımda miniklerin o sahneleriyle karşılaşmak hayatın basamaklarında bazılarından bir basamak daha önde olmanın sorumluluğunda düşündürüyordu beni hayatla ilgili..
Bu düşüncelerle okul yolunu adımlarken izafiyet teoremine teslim olmuş zihnim yıllar içinde yolculuk yaptırırdı bana.
Hayalimde canlandırdığım o sahneler beni alıp götürürdü zamanın önümde akacak anlarına.
Çocukca saflığımla, masmavi düşlerim de pembe umutlarım vardı benim, sonrasında hayat okyanusunun sert dalgalarında köpükleriyle beraber sonsuzluğa kaybolacak olan.
Hatırlıyorum gökyüzü kadardı, gözlerimde biriktirdiğim o umutlar...
Gözlerim sabahına kavuşmayı bekleyen güneş gibi pırıl pırıl...
Sisli bir havada toprağına kavuşan yağmurun sesi gibiydi sesim...
Rengarenk çiçeklerin açtığı çocuk ruhumda...
Küçük bir kız çocuğu kadar masumdu geleceğe dair hayallerim oysa...
Sisli bir havada toprağına kavuşan yağmurun sesi gibiydi sesim...
Rengarenk çiçeklerin açtığı çocuk ruhumda...
Küçük bir kız çocuğu kadar masumdu geleceğe dair hayallerim oysa...
Okula yürüyüş yolumda hayallerimde gezinirken Ortaokulu bitirmiştim bile...
Derken lise, üniversite, derken derken…
Ve ölümde sonlanırdı tüm düşüncelerim..
Ve ölümde sonlanırdı tüm düşüncelerim..
Ta ki Üsküdar Kız Lisesinin o geniş demir kapısına varıncaya kadar...
Zamanda hızla yol alırken böylece iki katlı, sıralı, bahçelerinde ortancalar, güller, leylakların olduğu müstakil şirin mi şirin evlerin önünden geçerken; çiçeklerin renk cümbüşleri içinde bana gülümseyerek selam vermelerine de tanık olurdum...
O güzelim renklerin en koyu tonlarında çiçeklerle selamlaşmamın bittiği uzun yolun sonunda bu sefer Bağlarbaşı'nın Üsküdar'a inen yokuş aşağı bayırında dönemecim olan Fıstıkağacı'na giden yolun tam kesişiminde Rum ilköğretim okulu çıkardı karşıma...
Zamanda hızla yol alırken böylece iki katlı, sıralı, bahçelerinde ortancalar, güller, leylakların olduğu müstakil şirin mi şirin evlerin önünden geçerken; çiçeklerin renk cümbüşleri içinde bana gülümseyerek selam vermelerine de tanık olurdum...
O güzelim renklerin en koyu tonlarında çiçeklerle selamlaşmamın bittiği uzun yolun sonunda bu sefer Bağlarbaşı'nın Üsküdar'a inen yokuş aşağı bayırında dönemecim olan Fıstıkağacı'na giden yolun tam kesişiminde Rum ilköğretim okulu çıkardı karşıma...
Rum öğrencilerin önlükleri siyah değil kreme yakın sarımsı bir renkti hatırladığım kadarıyla...
Biraz daha yürüyünce Üsküdar Amerikan kız lisesinin olduğu sokağa girmiştim bile.. Geniş bir bahçe içinde dersliklerinin olduğu çok güzel bir eğitim binasıydı bu okul. Duvarlarını tamamıyle kaplamış o güzelim sarmaşıklarından görünmeyen lojman binasının balkonunda gördüğüm İngilizce konuşan yabancı uyruklu hocalar bana bu dünyada kendimden başka başka hayatların olduğu düşüncesini getirirdi çocuk dünyama.
Öyle ki bu düşüncelerim dünyanın değişik yerlerinde farklıda olsa benimkiyle eş ayni insani ihtiyaçlarla başka yaşamların olduğuna dair düşüncelerimle başbaşa bırakıyordu beni hayata dair çocukça sorgulamalarımla...
Öyle ki bu düşüncelerim dünyanın değişik yerlerinde farklıda olsa benimkiyle eş ayni insani ihtiyaçlarla başka yaşamların olduğuna dair düşüncelerimle başbaşa bırakıyordu beni hayata dair çocukça sorgulamalarımla...
Zaman ne çabuk akıyor...
Şimdi ileriye dönük hayallerim yok.
Bu günü kurtarmanın yaşam kavgasında dağ gibi yorgunluklarımla başbaşa.
Hayatı ben değil; o beni kaçınılmaz sona sürüklüyor adeta.
Bu günü kurtarmanın yaşam kavgasında dağ gibi yorgunluklarımla başbaşa.
Hayatı ben değil; o beni kaçınılmaz sona sürüklüyor adeta.
Selametle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
teşekkür ederim